Nasılsın? Ben biraz..
Nasılsın?
Uzun süre sonra yolumuz kesişince sevgili yol arkadaşım, önce bunu sormak istedim. Gerçekten nasılsın?
Ben biraz cümlelerden kopmuş birazsa kelimelerden uzaklaşmışım. Bir süredir anlatmaya çalışmıyormuşum artık kendimi. İyi mi yapmışım yoksa kötü mü, bilmiyorum. Sadece, kendimden koptuğumu hissetmeye başladığım bir sürecin içindeyim.
Değişiyorum. Değişim, hayatın bazı getirmiş olduğu zorunluluklardan biri. Bunun ne kadar farkında olsam da istemeden soruyorum kendime; Değişim daima iyi mi gerçekten? Bilmiyorum.
Örmeyi bırakamadığım duvarlarımdan biriyle karşılaştım geçen günlerde. Yabancı değillerdi artık bana. Sanki biliyorduk birbirimizi ve sanki artık ben de duvar olmuşum gibi hissettim. Tek sorun başkalarına karşı değildi o duvar. Tamamen kendime karşı olmuş durumdaymışım.
Kapkaranlık bir kuyunun dibine atmış gibiyim kendimi. Kendi kendimi kurtarmaya çalıştıkça ardı ardına hüsranla sonuçlanıyorum. Bağıracak, yardım isteyecek gücüm yokmuş gibi. Lakin, farkındayım. Birini bekliyorum. Kim, ne, nasıl biri en ufak bile bir fikrim yok. Sadece tek başına çabalamanın getirdiği yükleri atmak istiyorum. İtiraf edemiyormuş insan ilk hissettiğinde kendine, fakat zamanla anlıyormuş ve sonrasında kabulleniyormuş yorulduğunu. Yorulduğum noktadayım. Doğru insanı bulmaya çalışmaktan, idealler uğruna sabah akşam çabalamaktan, sahtelik, çıkar ilişkilerinden...kısacası soyut ya da somut ne varsa manevi olarak yorulmuşum. Sanırım belki de yorulduğum için dönüşmeye başlamışım duvara. Her şeyin yanında ise bir problem daha var. Korkuyorum. Kuyunun dibinde olmaktan, karanlıktan ve muallaktan. Grinin en koyu tonundayım kuyun dibindeyken. Biliyorum, ufak da olsa hala bir ışık var. O ışık ayırıyor kapkaranlıktan bu halimi. Sadece, bulamıyorum. Okyanusta batmış bir gemiyle dibe doğru sürükleniyorum. İlk başlarda suyun altından da olsa görebilirken gökyüzünü, şu an yalnızca güneşin ışınlarını fark edebiliyorum. Belki bu yüzden uzaklaşıyorum bazı şeylerden ve belki de bu yüzden anlatmaya çalışmıyorum kendimi. Çünkü artık o güneş ışınlarının bana ulaşmasını istiyorum, sadece karanlığı griye çevirmesini değil. Biraz da kendimi risk alarak okyanusun akıntısına bırakmak istiyorum. Hala ve hala ufak da olsa umudumu, güneş ışınlarına bağlıyorum.
Belli mi olur, belki gördüğümüz ışınlar çekip çıkartırlar suyun altından.
Bu kadar anlatışın üstüne ise sana geri dönüyorum sevgili Gece Yarısı Fark Edişleri okuyucusu. Sen gerçekten nasılsın?
Yorumlar
Yorum Gönder