Gece Yarısı Sohbeti-6
Merhaba sevgili yol arkadaşım,
Uzun olan ama aslında çok da uzun sayılmayan bir süreden sonra tekrar birlikteyiz. Görüşmediğimiz bu zaman zarfında yazmaktan asla vazgeçmedim. Sadece, ekrandan değil, fiziksel olarak yazmak istedim. O yüzden yol arkadaşlarım kalemler, kağıtlar ve kitaplardı. Bugün kucağımda anlatacak bir hikayem yok. Bugün yalnızca hislerim var, ben varım bir de bazı yolculuklarım var.
Yol dediğimiz kavram, ne kadar somut gözükse de başlı başına soyut bir kavrammış, bunu öğrendim görüşmediğimiz süreçte. Yol, bir süreçmiş. Ve bazen yolda olmak, sonda olmaktan daha güzelmiş. Hayat her zaman yollara ayrılırmış ve yine hayat, yolları da ayırabilirmiş. Ne kadar birleşsin isteseniz de bazen nasibi de fazla zorlamamak gerekirmiş. Her yol, çıkan bir sokağa varmak zorunda değilmiş ve umut, bir bitki değil, yolun sonuna geldiğinizi düşündüğünüzde, o karanlıkta, karşıdan gelen arabanın farını görebilmekmiş.
Hep beyaz ışık derler ya, işte o ışık gökkuşağı gibi gözükebilirmiş. Bazen bir camda kırıldığında ya da bir duvara yansıdığında. Hiç fark etmezmiş. İnsan üşürmüş ve bunun için havanın soğuk olmasına gerek yokmuş. Bazen insan gidermiş ve gidişi fiziksel olsa da ruhsal olarak hep aynı yerde kalabilirmiş.
Tekrardan merhaba sevgili yol arkadaşım,
Bugün -miş'lerimizi konuşuyoruz hep. Olabilir-mişleri, ihtimal sayılabilir-mişleri ve asla olamaz-mışları. 22 yaşıma veda etmeme tam yedi hafta kalmışken karşıma bir şarkı çıktı. Evet, biz yeni neslin iyi bildiğini düşündüğüm o grubun #22 şarkısı. Bir insan dolu kadehi ters tutacak kadar delirebilir miymiş? :) Evet, galiba.
Şarkılar, anılara benzeyebilirmiş. Bir şarkı son dans şarkın olabilirmiş ve bir şarkı bazen duymaktan kaçtığın ses olabilirmiş. İnsan sadece birinden değil hislerinden de kaçabilirmiş mesela. Anladığım kadarıyla en zor öğrendiğim şey bu olmuş. Hissetmek çok garipmiş mesela, uğruna yapmam dediklerini yaptırabilirmiş. Her şey önce insan, hissettiği için insanmış. Gerek geçmişiyle, gerek geleceğiyle. İnsan olmak, kabullenmekmiş, bazen imkansızı, bazen hislerini. En çok da insan olmak, durmayı bilmekmiş. Belki nerede nasıl olduğunu değil ama, kendi yaptığı tercihlerde kendini seçmek için durmakmış. Anlatmakmış insan olmak, birine güvendiğinde duvarlarını indirip ağlayabilmekmiş, yorulduğunda pes etmekmiş ama hepsinden önce asla pişman olmamakmış. Sevmekmiş insan olmak. Her zerresinde hissetmekmiş o sıcaklığı. İnsan olmak, bazen kahrolmakmış. Yaşananlara değil, ihtimal olarak kalanlara üzülmekmiş. İnsan olmak bazen yas tutmakmış, bazen bir fotoğrafla oturup dertleşmekmiş. Görmekmiş insan olmak, başkasına bakmaktansa duvarlarının ardını görebilmekmiş. Hepsi bir araya geldiğindeyse, insan olmak yaşamakmış. Anları, anılara dönüştürmekmiş, biriktirmekmiş, hatırlamakmış ve dönüp baktığında özlemekmiş.
Güneşmiş hissetmek. Canlı tutan, yaşatan, ışık olanmış. Bir görüşmemde hislerimi renklere ve cisimlere adamış biri olarak, ben güneşmişim diyebilirim. Hisseden, yaşayan, dönüşen ve büyüyen bir canlıymışım. Bunu unuttuğum noktadaysa, hatırlatılmış bana. Gerek hislerim tarafından, gerek anlarım tarafından. Bir ses duyduğumda, bir koku aldığımda ya da bir renk gördüğümde aklımda canlanan sadece güneşmiş, farkında değilmişim. Bu yaşım, hayatımdaki en dönüştüğüm yaşımmış, bende sonlara doğru fark etmeye başladım. Kendime yollar çizdiğim, bazen başka yollarla kesiştiremediğim ama pes etsem de hala savaşmaya içten içte devam ettiğim bir yaş olmuş benim için. Savaşmışım çok, en doğru kelime buymuş satırlardır aradığım. Bazen kimseye anlatmadan vermişim bu savaşları, bazense bas bas bağırmışım. Sessiz savaşlarımda duyulmuş bazen, bazense bağırsam da duyulmamış hiçbiri. Ama dönüp baktığımda, asla pişman olmamışım. Gerek kişisel yaşadıklarım, gerek akademik hayatım gerek ise dernek yaşantım. Hepsi bir arada büyütmüş beni. Sancıları olmuş tabi büyümenin, dönüşmenin fakat sonuçları hep tahmin edilemez olmuş. Bu, yaşadığımı hissettirmiş. Yaptığım, dediğim, hissettiğim her şeyin arkasında kapı gibi durmayı öğrenmişim mesela. "Keşke" demek yerine hep "iyi ki" diye başlamışım cümlelerime. Yollar bundan sonra nereye götürecek, nasıl kesişecek bilinmez ama ben hep kucağımda iyi ki'lerimle devam edecekmişim gibi hissediyorum yoluma.
Sevgili yol arkadaşım, bu uzun yolda sen nasıl-mış gibi hissediyorsun peki kendini? Senin insan olmak-mış gibi hislerin neler? Umarım bir gün paylaşırsın benimle. O güne dek hoş kal. Hoşçakal demek zor, çünkü vedalar sadece ölüm olduğu sürece vardır. İyi geceler.
Gece gece okumak soyut yolda ilerlemeye baya bi yardımcı oldu…
YanıtlaSilNot:Bu kadar zaman koyman kimse için pek faydalı değil gibi duruyor.