Kalabalıkta Kaybolmak: Veda

Merhaba yol arkadaşım, bugün sana kucağımda kalabalıklarımla geldim ve kalabalığın hissettirdiği o yalnızlıkla. Bugün aslında konularımızda yine duygularımız da var kalabalık diye bahsettiklerimin içinde. Kelimelerin ardı arkasını getirmenin zor olduğunu hissettiğim bir sürecin içindeyim. Bugün cümlelerim devrik, birbirlerini dahi takip etmiyorlar belli noktalarda. Bağıra çağıra anlatmak istediklerim varken usulca susmayı seçtiğim bir kalabalıktayım. Anlatsam da anlamayacaklarını hissediyorum çünkü. Son süreçte sadece yazdığımı ve fotoğraflar çektiğimi fark ettim. Eskisi kadar konuşmuyorum mesela, heyecanla bir şeyler anlatamıyorum. Son zamanlarda kendi ellerimle duvarlar ördüm mesela, her tuğlasında canımı acıtan cümlelerin olduğu. Bir gün biri bana, daha ilk tanıştığımız hafta, senin için enerjim var gibi demişti. Birinin benim için enerjisi varsa, benim neden kendim için bile kalmadı enerjim? Tam iki ay oldu bu devinim sürecim başlayalı. Hayatta ajandalarla yaşadığım gibi, anları da anılara dönüştürmek için tarihlerle yaşadığımı fark ettim. Gariptir ki, son tarihi hiçbir zaman anlayamadım. Bugün gibi. Kucağımda birinin vedası var ve ben o günün de veda olduğunu anlamamıştım. Çünkü bence vedalar, sözcüklerle edilirdi. Gerçek veda, ardında bir hoşçakal kelimesiyle gelirdi. Hoşçakal demeye çalıştığım gün, bana görüşürüz denmişti. Gerçekten görüşür müydük? Sanmıyorum. 
Bugün kafam gibi cümlelerim de karışık. Bir süredir ertelediğim hayatımı toparlamaya çalışıyorum çünkü. Bir gün birisine, bensiz iyisin iyi ol o zaman demiştim. Bensiz gerçekten iyi miydi? Buna da cevabım sanmıyorum olurdu, ta ki şahit olana kadar. Kucağımda kalabalıklar var ve içlerinde ortak tek bir his var: yalnızlık. Bir gün birisinin ardından bir tablo çizmiştim. Ölümünün ardından benim içimde bıraktığı boşluğu anlatmak istemiştim sadece. Sonra bir gün başka birisi çıkageldi, bambaşka bir hale getirdi o boşluğu. O gün anladım ki, sadece ölüm değildi boşluk hissi bırakan. Durup düşünüyorum da, bazen anlayamadığımı görüyorum. Sonuçta, anlayamazsında denmişti bana. Ama en azından çabalamıştım, bu bile yetmez miydi? Sadece durup o meşhur gülümsememle garip diyebiliyorum son zamanlarda. Garip çünkü. Neden diye sorsanız, hikayeyi en baştan anlatmam gerekir ki, anlatsam da anlanamayacağını hissediyorum. Her şey gözümün bu kadar önündeyken, neden bu kadar kabullenmeyi reddettiğimi de anlamamıştım bir süre. Kaç bile denmişti bana. Bir insan uyarılmasına rağmen neden kabul etmezdi? Cevabını buldum daha sonra ama bulana kadar olan süreçse, evi tarif etmeme benzer durumlar oluşturuyordu aslında. Ev diyorum çünkü, son zamanlarda burası benim evimmiş gibi gelmiyor artık. Birine misafirliğe gelmiş, sabah beşte kahve içip gidecekmiş gibi hissediyorum. O kadar büyük aidiyetsizlik ki bu, kapıya yakın oturuyorum her anlamda. Düşünüyorum da, ne kadar fazla zorlamışım şansımı. Göz göre göre yürümüşüm kor ateşe. Pişman mıyım diye sorsalar, hala asla derim. Sadece yine yapar mıyım? Sanmıyorum. Çok yakın bir arkadaşımla konuşurken, büyümen gerekliydi ve artık büyüdün demişti. Hani insanlar sadece doğum günlerinde büyürlerdi? Bense son süreçte on beş tane doğum günüm geçmiş gibi hissediyorum. Kabulleniş anıyla hiç karşılaştınız mı hiç? Ben bir kaç gün önce Haliç'i izlerken karşılaştım. Bir rüzgar esti suratıma ve sonra bir film canlandı gözümün önünde. Sonra anladım ki, ben Ada değildim. En çok yaşanamayanlar ve düzgün edilemeyen vedaların arasına sıkışıp kalmış herhangi biriydim. O gün kabul ettim her şeyi. Hayat buydu sonuçta, insanlar bazen yardımcı olamazlardı birbirilerine ve iyi gelmezlerdi en çok iyi gelmek istediklerine. Ve insanlar bazen birbirilerini tanıyan yabancılar olabilirlerdi. 
Sevgili yol arkadaşım, İstanbul'a geldiğim ilk zamanlarda başladığım bu yere, üstü kapalı hislerimi anlattığım, gerektiğinde sığındığım gerektiğinde dert yandığım bu limana galiba artık veda etme zamanım geldi. Geri döner miyim, bilmiyorum ama görüşürüz diyip giderek benim içimde kalan gibi bir umudu size de bırakmak istemiyorum. "Her Şeyden Biraz, Mercimek Çorbası Gibi" demiştim ilk yazımın başlığına. Her şeyden gerçekten biraz birazdı yazılarımın içinde. 2022 Mart 17'ydi. Tarifsiz bir heyecanla yazmıştım. Yepyeni bir yoldu benim için. Sonra 21 Mart 2022'de "Bu Yüzden İnsan Yalnız İdame Ettiremez Hayatı"nı demiştim. Dönüp baktığımda, kocaman iyi ki'lerim var yazdığım her yazının ardında. Gözyaşlarım da iyi ki'lere dönüştü bu sürecin içinde. Yazdığım her yazının arkasında hep ağlamalarım, üzüntülerim ve vedalarım oldu. Bazen birisine, bazen bir hisse bazen ise bir anıya. Bugünün vedası da sizlere. Ben bugün bir kalabalığın içinde kayboluyorum artık. Yeni bir yolculuğa çıkmak için. Bana bu 3 senede eşlik ettiğiniz için minnettarım. Bu yılların içinde okuyanlardan aldığım dönüşler, benimle paylaşılan hikayeler her zaman eşsizdi. Umarım her biriniz her zaman kendi hikayenizin en değerlisi olursunuz. Lütfen duygularınızı dinleyin, hissedin ve çok sevin. Sevgi elbet iyileştirir çünkü, bu bazen iletişiminizi olmaz ama kalbinizi iyileştirir. Çok aşık olun, aptallıklar yapın ve gitme vaktiniz geldiğinde o anlara dönüp baktığınızda hep iyi ki'ler olsun kucağınızda. Hiç pişman olmayın. Sonuçta hayat, tecrübe etmek değil midir? 
Sevgili yol arkadaşım, bu bir veda olsa da ben hep buradayım. Anonim ya da alenen yaptığın her yorumun altında burada olacağım. Yollarımız bir daha kesişir mi bilmem ama, o ana dek kendine iyi bak. Hoşçakal. 

Aylis

Yorumlar

  1. Bir daha dönmeyeceğini bildiğin gidişlere veda denir. Bu bir veda değil. Ama bildiğim bir şey varsa o da ben döndüğümde senin orada olmayacağın.
    Aloha.. belki de görüşürüz demeliyim.

    Momo.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gece Yarısı Sohbeti-6

Anlatışlar, Konuşmalar ve Konuşulamayanlar

Yirmi Üç