Akşamüstü Yolculuğu
Merhaba sevgili yol arkadaşım, bugün gece yarısında değil de akşamüstü bir yolculuğa çıkıyoruz seninle. Hava hazır yağmurluyken, hadi kap kahveni. Kucağımda anlatacağım bir kendimi kazanmayı seçme yolculuğum var.
Bir süre önce, kimine göre yakın kimine göre de çok uzun bir zaman önce, hayatımda ilk kez hissettiğim hisler ile tanıştığım bir sürecin içine girdim. Sadece kalbimle değil, ruhumla hissettim. O kadar yoğundu ki bu hisler, duvara toslamış gibiydim. Kendimin hiç bilmediğim bir yönü ile tanışmıştım aslında. Çok güzeldi, hatta rüya gibiydi demek tam yerinde bir deyim olabilirdi o anlar için. Sonra, hayat yine cilvesiyle karşılaştırdı beni, büyük bir savaşın içinde buldum kendimi. Biriyle değildi savaşım, çoğunlukla kendimleydi. Bile bile lades olmayı kabul etmiştim istemsizce. Süreç uzadı, hislerim daha da yoğunlaştı ve ben iyice kendimi tanıyamadığım o halimle tanışmaya başladım. Tanıdıkça, şaşırdım aslında. Garipti ve yoğundu. Her şeyi göze alacak cesareti vardı. Dünyanın bir ucuna da gidebilirdi, bambaşka bir hayata da başlayabilirdi. Sonra bir gün uyandım. Rüyaların bittiği gibi sürecin de bittiğini fark ettim. Sonra da kabus süreci başladı. Hayat korkunç bir yerdi. Her şey tepetaklak sanki freni patlamış bir araç gibi yokuş aşağı kayıp gidiyordu ellerimden. Bu beni daha çok savaşmaya itti. Rüya bitmesin diye uyanıp tekrar uyumaya zorlar ya insan kendini, onu yapmaya çalışmıştım tamamen. Denedim, çabaladım, ağladım ve çok anlattım. Sonra, tamamen rüyanın da bitmesi gerekti. Çünkü bir daha o rüyayı görmemi istemiyordu hayat. İşte ben, o sabah uyandım. Süreç bitmişti, savaşım da bitmeliydi. İlk ve Son'un bir bölümünde "Ya onu kaybedecektim ya kendimi." diyordu kadın. Adamsa beklenen cevabı vermişti "Onu kaybetmeyi seçtin." ve ben o kadından daha sonra bana yeniden başlatan o cümleyi duydum: "Kendimi kazanmayı seçtim.".
Merhaba sevgili yol arkadaşım. Ben, dün kendimi kazanmayı seçtiğimin sabahına uyandım. Hayat artık gri değildi. Aksine, ağaçlar olduğundan daha yeşil ve deniz olduğundan daha maviydi. Güneş parıl parıldı ve o parladıkça bende parladığımı fark ettim. İnsanlar, siz ne yaşarsanız yaşayın devam ediyordu aslında hayatlarına. Siz ne söylerseniz söyleyin, anlık olarak dokunuyordunuz onlara ve onlar, sizsizken fazlasıyla iyilerdi. Bensiz de iyilerdi, iyi olsunlar. Bunu anladığım an, vapurdaydım. Hayatımı değiştiren o yolculuktaydım ve ben de bilmiyordum. Şu hayatta yapmayı en sevdiğim şey insanları izlemekti ve ben dün insanları izledim. Kendimi yemeğe çıkarttım. Hiç denemediğim şeyler denedim. Fark ettim ki, iyi olmam için birine ihtiyacım yoktu. Ben kendimle de iyiydim. Tek istediğim, birlikte de iyi olabileceğim biriydi ve koşullar bunu sağlamadıkça ne kadar çabalarsak çabalayalım başaramazdık. Ben dün, başarısızlıkların da kabullenilmesi gerektiğini öğrendim. İstenmeyen yerde de durulmaması gerektiğini öğrendim ayrıca. Çünkü gördüm ki, bu yol benim yolumdu. İstediğim yere evirebilirdim. İstediğim şekilde ilerleyebilirdim. Dilersem koşardım, dilersem emeklerdim. Durmak bile, benim kararımdı aslında. Ben yoluma o yüzden yeniden başlamayı seçtim. Emekleyerek başladı adımlarım. Biraz zorladı ama yürümeyi öğrendim şimdi. Açıp dinlemeye cesaretim olmayan şarkıları dinledim tüm gün. Korktuğum kadar kötü hissetmedim, aksine gülümsedim. Ve o gülümseyiş o kadar içtendi ki. İyi ki dedirtti. Kırmızı karanfiller aldım sonra. Sevgi ve şefkati ifade ederdi kırmızı karanfiller. Ben de kendime vermeye karar verdim o şefkati. Yarasını bir tek kendi iyileştirebilirdi çünkü insan. Ben de kendimi iyileştirmeye karar verdim. Dün annemle konuştum sonra. Sadece kötü hissederken değil mutluyken de yaz dedi bana. Eğer okuyorsan, iyiyim annecim ve sözünü dinliyorum :) İlk kez yaşadığım bu süreçte o kadar çok şey öğrendim ki; kendimle, iletişimle ve insanla ilgili. Artık sadece, minnettarım. Bir yazımda, büyümem gerekiyormuş ve büyüdüm demiştim. Ben dün buna artık emin oldum. Sadece yaş olarak büyümüyormuş insan. İçindeki çocuk bazen aynı kalsa da, dışındaki o kişi büyüyormuş. Yaşımın büyümesine bir aydan az kalmışken, dışımdaki kişinin bir anda büyümesi çok şaşırttı aslında beni.
Dönüp bakıyorum da, dün itibariyle kucağımda kalan hiçbir pişmanlık yok. Aksine hepsi iyi ki dediğim cümlelere döndüler. Evet, hala bazı haksızlıklar olduğuna inanıyorum ama hayat bu, bunu demeyi öğretti bunlar da bana. Bazen başaramasan da, bazen kaybetsen de, her zaman kazanmayı seçtiğin başka şeyler olurmuş. O yüzden, merhaba sevgili kendim. Ben bugün seni kazanmayı seçtim.
Sevgili yol arkadaşım, buradan gitmeye karar verdiğim gün aslında başka şeylere veda etmeye çalıştığımı fark ettim. Ben yazmaktan değil bir şeylerden gitmeye çalışıyordum. O yüzden belki de eskisinden daha güçlü ve daha büyümüş bir şekilde geldim. Artık biliyorum ki, hiçbir hikaye yarım kalmaz, elbet tamamlanır. Belki biz anlamayız tamamlandığını ama aslında onun ömrü o kadardır. Çiçeklere umut ismi verilmez çünkü o sadece beklentidir ve bazen fotoğraflardaki küçük kızlarda büyür ama siz nasıl hatırlamak isterseniz öyle kalırlar. Sevgili yol arkadaşım, bunları hiçbir zaman sen oku diye yazmadım. Fark ettim ki, ben kendimin yol arkadaşıydım o yüzden kendimi aynalamışım hep yazarken. Burası benim aynamdı, bazen görmek istemediğim hatalarımla da burada yazarken yüzleştim. Bazen ise görmek istemediğim duygularımı anladım yansımamdan. O yüzden, bugün birinden duymadıysan eğer, seni çok seviyorum ve iyi ki varsın. Çok değerlisin ve bunu unuttuğun anlarda güneşe baksan yeter. Bulut da geçse önüne gün doğmaktan asla vazgeçmiyor. Bir dahaki görüşmemize dek çok iyi bak kendine. Görüşürüz.
Aylis

Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil