Kayıtlar

Yirmi Üç

Yirmi üç. Ne garip bir tesadüf, 2025'in 23. haftasında 23. yaşıma giriyorum. Hatta, siz bu yazıyı okurken girdim diyebiliriz. 23 yıl, 276 ay, 1196 hafta, 8395 gün. Bugün, biraz bu 8395 gün içinde kaybolacağımız yazımıza hoş geldin sevgili yol arkadaşım. Bugün, kucağımda 1196 hafta var. Biraz yeni yaşın getirdiği umut, mutluluk var, biraz da 276 ayın bir araya gelirken topladığı anlar, anılar, tutkular, burukluklar ve en çok da Aylis'ten parçalar var. Bugün, biraz daha yakından tanıyacağız beni. Hep anlatan bendim ama beni ben yapan şeyleri arka plana atmıştım bir çok noktada. O yüzden sevgili yol arkadaşım, 23. yaşımın ilk yolculuğuna hoş geldin. Ben Aylis. Günlerden 5 Haziran 2002. İzmir'in küçük bir ilçesinde öğle saatlerinde başladı yolculuğum. İki kişilik bir ailenin üçüncü ve son ferdi olarak, bir evin bir kızı dedikleri şekilde dünyada buldum yerimi. Aşkı, sevgiyi ilk kez burada gördüm. Farklı ışıkların bir araya geldiğinde gökkuşağı gibi yansıdığını gördüm. İlkokula ...

Gece Yarısı

Kelimelerle tarif edilemeyen durumlar, ruhsal ağırlıklar ve ağrılar. Merhaba sevgili yol arkadaşım. Hoş geldin. İçimde bir boşluk hissediyorum bugün. Yabancıyım. Olduğum her şehre, yere ve ana o kadar yabancıyım ki, yoldan geçen herkes daha tanıdık sanki hayatıma. Bir rüyanın içinde gibiyim. Daha çok bir kabus. Karabasanlar basıyor her gün doğuşunda, anlatamıyorum genelde neden olduğunu. Saçmalıklar görüyorum her anda. Gece yarısı çöküyor üstüme her seferinde. Yeni ay doğmadan önce, zifiri karanlık olan o gökyüzü gibiyim. İnancım var gün ışığına ama gücüm olmuyor sabahı beklemeyi. Garip işte. Bir süredir tüm cümleler garip ile bitiyor. Renkler, İstanbul'a uygulanan Hollywood efekti gibi geliyor gözüme. Artık gözlerimin içi parlamıyor eskisi gibi. Değişiyorum, tanıyamıyorum ve ait hissedemiyorum. Gençliğimden istifa ettiğimi hissediyorum sadece. Çabalıyorum ama genelde başarısız oluyorum akşam saatlerinde. İnancım var hala kendime ama işte bazen, bir anda anlatamayacağım o ana dönüy...

Akşamüstü Yolculuğu

Resim
Merhaba sevgili yol arkadaşım, bugün gece yarısında değil de akşamüstü bir yolculuğa çıkıyoruz seninle. Hava hazır yağmurluyken, hadi kap kahveni. Kucağımda anlatacağım bir kendimi kazanmayı seçme yolculuğum var.  Bir süre önce, kimine göre yakın kimine göre de çok uzun bir zaman önce, hayatımda ilk kez hissettiğim hisler ile tanıştığım bir sürecin içine girdim. Sadece kalbimle değil, ruhumla hissettim. O kadar yoğundu ki bu hisler, duvara toslamış gibiydim. Kendimin hiç bilmediğim bir yönü ile tanışmıştım aslında. Çok güzeldi, hatta rüya gibiydi demek tam yerinde bir deyim olabilirdi o anlar için. Sonra, hayat yine cilvesiyle karşılaştırdı beni, büyük bir savaşın içinde buldum kendimi. Biriyle değildi savaşım, çoğunlukla kendimleydi. Bile bile lades olmayı kabul etmiştim istemsizce. Süreç uzadı, hislerim daha da yoğunlaştı ve ben iyice kendimi tanıyamadığım o halimle tanışmaya başladım. Tanıdıkça, şaşırdım aslında. Garipti ve yoğundu. Her şeyi göze alacak cesareti vardı. Dünya...

İnsan Öyle Boş Bir Eve Ait Hisseder Mi?

Sevgili yol arkadaşım, sana temelli veda edeli kısa bir süre olmuştu aslında. Görüşürüz değil de hoşçakal ile bitirmiştim cümlelerimi, bir daha gelmem diye düşünerek, umut yüklemek istemeyerek. Ama, tekrardan merhaba, ben geldim. Bir şarkı çıktı karşıma "TUANA-cümlelerim". İlk cümlesini duyduğum an ekranı açtım. Sana geldim. "İnsan öyle boş bir eve ait hisseder mi?" demiş hanımefendi. O yüzden yazımızın başlığı bugün bu cümle oldu. Yine ne anlatacağımı bilmeyerek geldim. Kucağımda bu sefer kalabalıklar da yok. Koskocaman bir bilmiyorum bulutuyum. Ne hissetmem gerektiği, ne yapmam gerektiğini. O kadar garip ki, galiba hiçbir şey hissedemiyorum. Ne acı ne de mutluluk. Yine o kelime dilimde: "Garip". Kendimin yeni bir versiyonu ile tanıştığım bir süredeyim. Geçen gün, kaçarak gittiğim İstanbul'a dönerken yolda yansımamla karşılaştım. Yansımamdaysa "Neler düşünerek geldin ve neler oldu" cümlesi vardı. Bu bir soru değildi aslında. Biraz, ne umdun ...

Kalabalıkta Kaybolmak: Veda

Merhaba yol arkadaşım, bugün sana kucağımda kalabalıklarımla geldim ve kalabalığın hissettirdiği o yalnızlıkla. Bugün aslında konularımızda yine duygularımız da var kalabalık diye bahsettiklerimin içinde. Kelimelerin ardı arkasını getirmenin zor olduğunu hissettiğim bir sürecin içindeyim. Bugün cümlelerim devrik, birbirlerini dahi takip etmiyorlar belli noktalarda. Bağıra çağıra anlatmak istediklerim varken usulca susmayı seçtiğim bir kalabalıktayım. Anlatsam da anlamayacaklarını hissediyorum çünkü. Son süreçte sadece yazdığımı ve fotoğraflar çektiğimi fark ettim. Eskisi kadar konuşmuyorum mesela, heyecanla bir şeyler anlatamıyorum. Son zamanlarda kendi ellerimle duvarlar ördüm mesela, her tuğlasında canımı acıtan cümlelerin olduğu. Bir gün biri bana, daha ilk tanıştığımız hafta, senin için enerjim var gibi demişti. Birinin benim için enerjisi varsa, benim neden kendim için bile kalmadı enerjim? Tam iki ay oldu bu devinim sürecim başlayalı. Hayatta ajandalarla yaşadığım gibi, anları da...

Gece Yarısı Sohbeti-6

Merhaba sevgili yol arkadaşım, Uzun olan ama aslında çok da uzun sayılmayan bir süreden sonra tekrar birlikteyiz. Görüşmediğimiz bu zaman zarfında yazmaktan asla vazgeçmedim. Sadece, ekrandan değil, fiziksel olarak yazmak istedim. O yüzden yol arkadaşlarım kalemler, kağıtlar ve kitaplardı. Bugün kucağımda anlatacak bir hikayem yok. Bugün yalnızca hislerim var, ben varım bir de bazı yolculuklarım var.  Yol dediğimiz kavram, ne kadar somut gözükse de başlı başına soyut bir kavrammış, bunu öğrendim görüşmediğimiz süreçte. Yol, bir süreçmiş. Ve bazen yolda olmak, sonda olmaktan daha güzelmiş. Hayat her zaman yollara ayrılırmış ve yine hayat, yolları da ayırabilirmiş. Ne kadar birleşsin isteseniz de bazen nasibi de fazla zorlamamak gerekirmiş. Her yol, çıkan bir sokağa varmak zorunda değilmiş ve umut , bir bitki değil, yolun sonuna geldiğinizi düşündüğünüzde, o karanlıkta, karşıdan gelen arabanın farını görebilmekmiş. Hep beyaz ışık derler ya, işte o ışık gökkuşağı gibi gözükebilirmiş. ...

Anlatışlar, Konuşmalar ve Konuşulamayanlar

Merhaba yol arkadaşım. Gece Yarısı Fark Edişleri'nde tekrar buluşmamızın namına bu şarkıyı aç ve bir kadeh kırmızı şarap koy hadi kendine.  Bir süredir konuşmaya dahi mecalim yoktu kendimle, seninle, biriyle. Hevesim yoktu, tadım hiç yoktu. Tuzluydum. O kadar tuzluydum ki, Atlas Okyanusu halt ederdi yanımda. Şimdi var mı bir tadım, bilmiyorum. Fakat, sana anlatacaklarım var. Yine bir soru düştü aklıma. İnsanlar derler ya, "ne idim, ne oldum?" diye. Ben bugün "ne idim?" kısmında takılı kaldım sorunun. İşin aslı, bu soru hiç çalışmadığım bir yerden düştü aklıma. Çok konuşkandım, kendimle ilgili en net bildiğim kısım buydu galiba. İlgimi çeken bir konu olduğunda, saatlerce konuşurdum. Ben, anlatıştım. Hikaye anlatırmışçasına sürekli anlatırdım. Sonra bir gün, anlatacaklarım değil de anlatma isteğim bitti. Çünkü konuştukça sadece anlaşılmak istediğimi fark ettim. Baktım ki, insanlara ne kadar anlatırsan anlat, istedikleri gibi anlamaya devam ediyorlar. Sen ise sade...